ذكر مناظرة
عبد الله بن
عباس الحرورية
واحتجاجه
فيما أنكروه
على أمير المؤمنين
علي بن أبي
طالب رضى الله
تعالى عنه
51- Abdullah b.
Abbas'ın Harurilerle Tartışması ve Hz. Ali ile ilgili Kabul Etmedikleri
Konulara Getirdiği Deliller
أخبرنا عمرو
بن علي قال
حدثنا عبد
الرحمن بن مهدي
قال حدثنا
عكرمة بن عمار
قال حدثني أبو
زميل قال
حدثني عبد
الله بن عباس
قال لما خرجت
الحرورية
اعتزلوا في
دار وكانوا
ستة آلاف فقلت
لعلي يا أمير
المؤمنين
أبرد بالصلاة
لعلي أكلم
هؤلاء القوم
قال إني
أخافهم عليك
قلت كلا فلبست
وترجلت ودخلت
عليهم في دار
نصف النهار
وهم يأكلون
فقالوا مرحبا
بك يا بن عباس
فما جاء بك
قلت لهم
أتيتكم من عند
أصحاب النبي
صلى الله عليه
وسلم
المهاجرين
والأنصار ومن
عند بن عم
النبي صلى
الله عليه
وسلم وصهره
وعليهم نزل
القرآن فهم
أعلم بتأويله
منكم وليس
فيكم منهم أحد
لأبلغكم ما
يقولون
وأبلغهم ما
تقولون فانتحى
لي نفر منهم
قلت هاتوا ما
نقمتم على
أصحاب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
وابن عمه
قالوا ثلاث
قلت ما هن قال
أما إحداهن
فإنه حكم
الرجال في أمر
الله وقال
الله إن الحكم
إلا لله ما شأن
الرجال
والحكم قلت
هذه واحدة
قالوا وأما الثانية
فإنه قاتل ولم
يسب سباهم ولم
يغنم إن كانوا
كفارا لقد حل
سبيهم ولئن
كانوا مؤمنين
ما حل سبيهم
ولا قتالهم
قلت هذه ثنتان
فما الثالثة
وذكر كلمة
معناها قالوا
محى نفسه من
أمير
المؤمنين فإن
لم يكن أمير
المؤمنين فهو
أمير
الكافرين قلت
هل عندكم شيء
غير هذا قالوا
حسبنا هذا قلت
لهم أرأيتكم
إن قرأت عليكم
من كتاب الله
جل ثناؤه وسنة
نبيه صلى الله
عليه وسلم ما
يرد قولكم
أترجعون
قالوا نعم قلت
أما قولكم حكم
الرجال في أمر
الله فإني أقرأ
عليكم في كتاب
الله أن قد
صير حكمه إلى
الرجال في ثمن
ربع درهم فأمر
الله تبارك
وتعالى أن
يحكموا فيه
أرأيت قول
الله تبارك وتعالى
{ يا أيها
الذين آمنوا
لا تقتلوا
الصيد وأنتم
حرم ومن قتله
منكم متعمدا
فجزاء مثل ما
قتل من النعم
يحكم به ذوا
عدل منكم }
وكان من حكم الله
أنه صيره إلى
الرجال
يحكمون فيه
ولو شاء يحكم
فيه فجاز من
حكم الرجال
أنشدكم بالله
أحكم الرجال
في صلاح ذات
البين وحقن دمائهم
أفضل أو في
أرنب قالوا
بلى بل هذا
أفضل وفي
المرأة
وزوجها وإن
خفتم شقاق
بينهما فابعثوا
حكما من أهله
وحكما من
أهلها
فنشدتكم بالله
حكم الرجال في
صلاح ذات
بينهم وحقن
دمائهم أفضل
من حكمهم في
بضع امرأة
خرجت من هذه
قالوا نعم قلت
وأما قولكم
قاتل ولم يسب
ولم يغنم
أفتسبون أمكم
عائشة
تستحلون منها
ما تستحلون من
غيرها وهي
أمكم فإن قلتم
إنا نستحل منها
ما نستحل من
غيرها فقد
كفرتم وإن
قلتم ليست
بأمنا فقد
كفرتم النبي
أولى
بالمؤمنين من
أنفسهم
وأزواجه
أمهاتهم
فأنتم بين
ضلالتين فأتوا
منها بمخرج
أفخرجت من هذه
قالوا نعم وأما
محي نفسه من
أمير
المؤمنين
فأنا آتيكم
بما ترضون أن
نبي الله صلى
الله عليه
وسلم يوم الحديبية
صالح
المشركين
فقال لعلي
اكتب يا علي
هذا ما صالح
عليه محمد
رسول الله
قالوا لو نعلم
أنك رسول الله
صلى الله عليه
وسلم ما
قاتلناك فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم امح يا
علي اللهم إنك
تعلم أني رسول
الله امح يا علي
واكتب هذا ما
صالح عليه
محمد بن عبد
الله والله
لرسول الله
صلى الله عليه
وسلم خير من
علي وقد محى
نفسه ولم يكن
محوه نفسه ذلك
محاه من النبوة
أخرجت من هذه
قالوا نعم
فرجع منهم ألفان
وخرج سائرهم
فقتلوا على
ضلالتهم قتلهم
المهاجرون
والأنصار
[-: 8522 :-] Abdullah
b. Abbas bildiriyor: Sayıları altı yüz olan Haruriler çıktığı zaman bir avluya
çekildiler. Hz. Ali'ye: "Ey müminlerin emiri! Namazı geciktir de şu
toplulukla bir konuşayım" deyince, Hz. Ali: "Sana zarar vermelerinden
korkuyorum" dedi. Ben: "Hayır" deyip giyinerek gün ortasında
yemek yerlerken gidip yanlarına girdim. Bana: "Merhame ey Abbas'ın oğlu!
Neden geldin" diye sordular. Ben: "Yanınıza, Resulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem)'in ashabı olan Muhacir, Ensar ve Hz. Peygamberin amcası oğlu
ve damadının yanından geldim. Kur'an onlara nazil oldu. Onlar Kur'an'ın
tevilini sizden daha iyi bilirler ve aranızda onlardan kimse yoktur. Size
onların söylediğini, onlara da sizlerin söylediğini tebliğ edeceğim"
dedim. içlerinden bir gurup bana karşı kibirlenince: "Bana, Resulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)'in ashabı ve amcası oğlundan intikam alma
sebebinizi söyleyiniz" dedim. Bana: "Üç sebep var" dediklerinde:
"Onlar nedir?" diye sordum. Şöyle dediler: Birisi: Allahın emri
konusunda insanların hüküm vermesi. Halbuki yüce Allah: ''...Hüküm ancak
Allah'ındır. ... " (En'am Sur. 57) buyurmaktadır. insanlar hangi halka
hüküm verirler." Ben: "Bu, birinci sebep" deyince, şöyle devam
ettiler: "ikincisi ise, Hz. Ali savaştı ama ne esir, ne de ganimet aldı.
Eğer savaştığı kişiler kafir ise onları esir almak helaldir. Eğer Müslümanlarsa
onlarla ne savaşmak ne de esir almak helaldir." Ben: "Bu da ikincisi.
Peki, üçüncü sebep nedir?" diye sorunca ise şu manada bir şey söylediler:
"Kendini müminlerin emiri olarak vasıflandırmadı. Eğer müminlerin emiri
değil ise, kafirlerin emiridir demektir." Ben: "Bundan başka
diyeceğiniz var mı?" diye sorunca ise: "Bu bizim için
yeterlidir" karşılığını verdiler. Bunun üzerine ben: "Eğer Allah'ın
Kitabından ve Peygamberinin sünnetinden sizin dediklerinizi reddeden deliller
sunarsam, bu iddianızdan vazgeçer misiniz?" diye sorunca: "Evet"
cevabını verdiler. Ben şöyle devam ettim: "İnsanların, Allahın emri olan
bir konuda hüküm vermesi iddianıza yüce Allah'ın çeyrek dirhemlik bir şeyde
hükmü insanlara bırakmasıyla ilgili bir ayet okumama ne dersiniz? Allah bu
konuda insanların hüküm vermesini emretmiştir. Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler!
ihramlı iken avı öldürmeyin. Içinizden kim onu kasten öldürürse öldürdüğü
hayvanın dengi (ona) cezadır. (Buna) Kabe'ye varacak bir kurban olmak üzere
içinizden adalet sahibi iki kişi hükmeder (öldürülen avın dengini takdir
eder)." (Maide Sur. 95) Bu Allahın hükmüydü ve bu konuda insanların
hükmetmesini istemiştir. Eğer Allah dileseydi insanların hükmetmesini istemez
bu hükmü kendisi verirdi. Söyleyin Allah aşkına, kişilerin; onların kanlarını,
canlarını korumak ve aralarını bulmak için yaptıkları hakemlikler mi daha
üstündür? Yoksa tavşan için yaptıkları hakemlikler mi?" Onlar: "Evet,
bu daha üstündür" deyince ben şöyle devam ettim: kadın ve kocası hakkında
yüce Allah:
"Karı kocanın
arasının açılmasından endişelenirseniz, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının
ailesinden bir hakem gönderin ... " (Nisa Sur. 35) buyurmaktadır. Söyleyin
Allah aşkına, kişilerin; onların kanlarını, canlarını korumak ve aralarını
bulmak için yaptıkları hakemlikler mi daha üstündür? Yoksa bir kadının nikah
akdi mi? Bunu meseleyi bitirdik mi?" Onlar: "Evet" deyince ben
şöyle dedim: "Hz. Ali'nin savaştığını ama esir edip ganimet almadığını
söylemenize gelince; Anneniz Hz. Aişe'yi esir alıp diğer esirler gibi onu
kendinize helal kılmak ister miydiniz? Eğer evet derseniz, kafir olursunuz.
Şayet onun anneniz olmadığını söylerseniz yine kafir olursunuz. Yüce Allah:
"Müminlerin,
Peygamberi kendi nefislerinden çok sevmeleri gerekir; onun eşleri onların
anneleridir ... " (Ahzab Sur. 6) buyurmaktadır. Siz iki dalalet
arasındasınız, bundan çıkış yolu bulunuz. Bu meseleyi de hallettik mi?"
onlar: "Evet" cevabını verince, ben şöyle devam ettim:
"Hz. Ali'nin
kendini müminlerin emiri olarak adlandırmamasına gelince, ben size razı
olacağınız deliller getireceğim. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Hudeybiye
günü müşriklerle sulh anlaşması yapınca Hz. Ali'ye:
"Yaz ey Ali! Bu,
Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) Muhammed'in yaptığı
anlaşmadır" deyince müşrikler: "Eğer senin Allah'ın Resulü
(sallallahu aleyhi ve sellem) olduğunu kabul etseydik seninle savaşmazdık"
dediler. Bunun üzerine Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"(Allah'ın Resulü) ibaresini sil ey Ali! Allahım! Sen benim Allah'ın
Resulü olduğumu biliyorsun. Ey Ali! Sil ve ''Bu, Muhammed b. Abdullah'ın
yaptığı anlaşmadır.'' yaz" buyurdu. Valiahi! Resulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem) Hz. Ali'den daha hayırlıdır.
Buna rağmen Allah'ın
Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) lafzını sildi. Bunu silmiş olması kendini
peygamberlikten silmiş olması manasına gelmez." Bu meseleyi de hallettik
mi?" onlar: "Evet" dediler ve iki bin kişi onlardan ayrıldı.
Kalanlar Hz. Ali'ye karşı savaştılar ve dalaletleri sebebiyle Muhacir ve Ensar
tarafından öldürüldüler.
Diğer tahric:
Abdurrezzak (18678); Taberani (10598); Hakim (2/150); Ahmed, Müsned (3187).